Dünyada Yaşanmış Ekonomik Krizler
Ülkelerin ekonomileri sadece kendilerini ilgilendirse de; ortak yapılan işler ve birbirlerine olan bağlarından dolayı tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Ekonomik krizler küresel olarak dış ticaret bağlantıları nedeniyle herkesi ilgilendirmektedir. Globalleşen dünyada ve artık piyasaların nerdeyse ortak hareket etmesi artık birbirlerine bağımlılık oluşturmaktadır. Dünyada bugüne kadar yaşanmış ekonomik krizlerde başlarda savaşlardan kaynaklanmış ve daha sonrasında dış ticaret ve politikalardan kaynaklanmıştır.
1929 Dünya Ekonomik Krizi (Büyük Buhran)
I. Dünya Savaşı sonucunda oluşan bir krizdir. Avrupa ülkelerinin savaş sonrasındaki ekonomik sorunları, para sistemleri, altın karşılığı emisyon sistemi ve karşılıksız para basımı krizin çıkış noktası olmuştur. Dünyayı saran bu kriz milyonlarca insanı işsiz bırakıp üretimi durdurdu.
1948 Krizi; II. Dünya Savaşı’nda silahaltına alınan kişilerin ve devlet harcamalarının savunma giderlerine ayrılması çıkış noktasıdır. Silahlanma savaşı, üretim ve tarıma ayrılmış bir ödeneğin bulunmaması milli gelirlerde düşüş sağlamıştır.
1974 Petrol Krizi; ABD’nin parasını altın karşılığında basmaktan vazgeçmesi sonucu doların değer kaybı neticesinde; dolar para birimi ile işlem gören petrolün OPEC tarafından altın karşılığı olarak işlem göreceğini ilan etmesi ile başlamıştır. Petrol fiyatları 4 katına kadar yükselmiştir.
1978 Krizi; Devlet arasında kredilerden oluşan borç bütünü artmıştır.
1997 Asya Krizi; Krizin çıkış ülkesi Tayland’dır. Uzakdoğu ve Rusya gibi ülkelere sıçraması krizin dünya geneline yayılmasına neden olmuştur. Borçlanma yeterliliklerindeki mali bir kuralın ve sistemin olmaması yeterince işlememesi, uluslararası ekonomik kuruluşların buna seyirci kalması sonucu büyümüştür.
2008 Küresel Ekonomik Kriz; ADB’ deki konut piyasasında yaşanan sorunlarla ortaya çıkmıştır. Bankaların konut piyasasına yönelmesi ve özellikle de orta kesimde bulunan tüketicilere mortgage adı verilen yüksek risk ve yüksek getiri hedefleri ile uzun vadeli konut kredilerin verilmesi sonucunda sistemin çökmesi ile başlamıştır. Bankaların fazla kar etmek amacıyla açgözlü davranması ile mevduatlarını aşan şekilde Avrupa ve Asya’dan borçlanıp kredi vermeye devam etmeleridir. Daha sonrasında kredi sözleşmeleri sermaye piyasasında alınıp satılmaya başlanılmıştır ve değerli kıymetler halini almıştır. Kredilerin geri ödenmesi gerçekleşmeyince kıymetleri elinde bulunan kişiler paniklemiş ve tüketicilerin iflasları oluşmuştur.